31 Aralık 2009 Perşembe

Yağmur Ormanları

Çalıştığım firmanın Vietnam'daki bir projesinde görev almak için 3,5 ay Ho Chi Minh City (HCMC)'de kalınca, buralara kadar gelip gezmeden olmaz dedim. Özellikle de yağmur ormanlarına gitmeden hiç olmaz... Dolayısıyla bizim projede stajyer olarak çalışan Cati (Belçika'lı bir arkadaşım), bir haftasonu, başka bir Belçikalı arkadaşıyla Cat-Tien Ulusal Parkına gideceğini söyleyince ben de hemen gruba katıldım.

Vietnam'ın en büyük yağmur ormanlarından biri olan Cat-Tien parkı HCMC'ye yaklaşık 150 km uzaklıkta ve aslında park alanına direkt bağlanan bir araba yolu yok. Parka giden yol, bir nehrin kenarında bitiyor ve ordan park alanına geçmek için sürekli iki yaka arasında gidip gelen küçük teknelere binmeniz gerekiyor.

Cat-Tien National Park, Vietnam

Eğer doğayı ve doğa yürüyüşlerini biraz seviyorsanız yağmur ormanlarından etkilenmemek mümkün değil. Ağaçlar o kadar büyük, yüksek ve o kadar sık ki açıklık bir bölgeye gelene kadar sanki geceymiş gibi hissediyorsunuz.


Ben gezilerim sırasında hep Japon turistler gibiyimdir. Elimden kamera nerdeyse hiç düşmez. Sürekli fotoğraf çekerim. (Hoş bu konuda ablamı geçemiyorum. Ben 4 ayda Vietnam'da 6000 fotoğraf çekmişken, ablam Kopenhag'da 3 gün de 4000'e yakın fotoğraf çekti.) Ama yağmur ormanlarındayken istediğim kadar fotoğraf çekemedim. Sebebiyse sülükler... Ormana gittiğimiz sırada Mason yağmurları dönemiydi (Vietnam için Mayıs- Eylül arası) Dolayısıyla istisnasız hergün yağmur yağdığından bizim gezimiz ormanın en nemli zamanlarına denk geldi. Bu durum ağaçların sıklığı ve güneşin toprağa ulaşamaması ile birleşince sülükler için bir cennet ortamı yaratıyor sanırım. Ben o güne kadar sülüklerin sadece suda yaşadıklarını sanırdım ama yanılmışım. Meğerse nemli toprakta yaşarlarmış. Aniden ormandaki yürüyüşümüz hızlı tempolu bir yürüyüşe dönüştü. Çünkü bir noktada 5 dakikadan fazla durursan 5 - 10 adet sülüğün saldırısına uğramadan geçemiyorsun.

Yanımızdaki rehberin sayesinde, çoraplarımızı pantalonun üzerine geçirmeyi, sülük ısırırsa onu parçalamadan çıkartmayı öğrenerek önce biraz panik ve korkuyla yolumuza devam ettik ama bir süre sonra alıştık. Yine de ben ve Cati iki kere, Benoit ise 3 kere ısırıldı. Acemilik işte, bizim gibi elini kolunu sallayarak gelmeyen, bilinçli turistlerde, sülükleri uzak tutan çizmeler görünce suçun sadece sülüklerde olmadığını anladık.


Bu gezi sırasında en çok etkilendiğim şeylerden biri aşağıdaki resimde saç örgüsü gibi görünen sarmaşık dalları. Ormanın neredeye her yerinde bunları görmek mümkün.


Diğer bir tanesi ise resimde sadece köklerini görebildiğiniz ormanın en eski ve en büyük ağacı. Üç kişi bir olup ağacın tamamını ya da yarısını karelemeye çalıştık ama pek başarılı olduğumuz söylenemez.


Biyoçeşitliliği yüksek yerlenden biri olan parkta gergedan, fil, kaplan gibi büyük hayvanlar da varmış ama, biz çooook uzaklardan gördüğümüz bir geyik dışında fazla bir hayvan göremedik. Ben de onun yerine, yakalayabildiğim kadarıyla, örümcek, akrep, kelebek benzeri böcek türlerinin fotoğraflarını çekmekle yetindim.

Yakalayabildiğim kadarıyla diyorum çünkü şu aşağıdaki siyah kelebeği yakalamak için bayağı bir süre peşinde dolaşmak zorunda kaldım. Özellikle kelebekleri doğal ortamlarında çekmek hiç de kolay değil. En azından benim gibi amatör bir fotoğrafçı için.

1 yorum:

Related Posts with Thumbnails